ALPEREN ARICILIK

ALPEREN ARICILIK
ALPEREN ARICILIK

9 Aralık 2009 Çarşamba

KEK YAPIMI

Malzemeler;
7,5 kg pudra şekeri,
3 kg bal,
1 kg polen
1 paket arı vitamini
(Bu ölçüler kitaplardaki standart ölçü değil, benim uyguladığım ölçüdür. Standart ölçüde kek yapmak isteyen arkadaşlarım arıcılık kitaplarında ölçülere ulaşabilir.)
Malzeme miktarına uygun büyüklükte leğen bulunur. Sırasıyla pudra şekeri, polen, vitamin ve bal leğene dökülür. Hazırlama yöntemi çiğköfte ile aynı. Ellerimizle karıştırmaya başlıyoruz.

Malzemenin rengi tek renk oluncaya kadar avuç içiyle ovalamaya devam ediyoruz.
Malzemenin tamamen karıştığına karar verince, malzemeyi leyenin bir kenarına toplayıp küçük parçalar halinde alıp yoğurmaya başlıyoruz.

Bu işlem için epeyce güç uygulamak gerekiyor. Kıvam olarak hamur şekline gelince bir kenara bırakıp yeni bir parça alıyor ve işlemi tekrarlıyoruz.



Bu miktarda bir kekin hazırlanması ortalama iki saat sürüyor. Kek kullanıma hazır, bundan sonra kovana ne kadar verilecekse o büyüklükte paketler hazırlayıp kovanlara vermek.

6 Aralık 2009 Pazar

Kasım ayı böyle geçti

7 Kasım günü kovanlardaki fazla çıtaların alınması+ana kontrolü ve varoa mücalesi faliyetiyle geçti. Şurupluklara bal ve polen karışımından ikişer yemek kaşığı ikram ettim.
14 Kasım fazla çıtaların alınarak arıların sıkıştırılması işine devam ettik. Bal ve polen karışımına fazla rağbet olmadığını da tespit ettim. Bu arada gözlemime göre yavru faaliyeti oldukça düşük genelinde hiç yok, bizim kızlar bal getirmekle meşguller(kışın geldiğini birilerinin söylemesi lazım.). Anasız iki kovanla analı ama zayıf iki kovanı birleştirdim.
21 kasım ana/günlük yumurta ve yavru kontrolü yaptıktan sonra, çıtaların üzerine kek döşeyip kapattım.
30 kasım ana/günlük yumurta ve yavru kontrolü yapıldı. Kek işe yaramış, yumurta yavru miktarı artmış. Kovanların bazıları keki beyenmişler ki baya bir miktarını tüketmişler.
Bu arada 2010 sezonu arı otlarım kendisini göstermeye başladı.Bu sene büyük ihtimalle daha erken çiçek açacak.
Fotoğraf makinem kovandan aşağı düşüp 3-5 takla attığı için çalışmıyor, bende resim ekliyemiyorum.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Bal Sağımı

22.08.2009 cumartesi günü bal sağımına karar vermiştim, çadır arılardan biraz uzakta kuruldu. Sözde rahatsız etmiyeceklerdi, çok da laf dinlerler sanki.


Benim Arıcılık Kursu hocam Topçu YURTALAN ıskartaya çıkmış petekleri başka bir kovana topluyor. Kemalpaşa Kamberle köyünden arıcı Mustafa YILMAZ kontrolü ele almış, hangi çıtaların sağılacağına karar veriyor.
Topçu hocam, arıcı Mustafa ve Menderes Arıcılarından Nail kardeşimiz ballı çıtaları el arabasına yerleştiriyorlar.
Taşıma işlemi gayet düzenli yapılıyor, gerçi son iki kovana gelince işler biraz karıştı ama olsun genel olarak çok düzenli işlem yapıldı.
Kamberler köyünden arıcı abimiz İbrahim NİZAMDERE sır almakla meşgul. Bir ara size çay yapayım mı dedim, dediğime pişman oldum. Başkası nefes almak için bahane arar bizim abi neredeyse beni dövecek "bu iş bitmeden hiç kimse yerinden kıpırdayamaz ona göre" demez mi. Benim için hava hoş, gerçi eğer mola verseymişiz bırakın iftarı teravih namazından sonra İzmire gelecekmişim, çay faslını sona bırakmışken 8,45 te ancak eve gelebildim.

Kamberler köyünden arıcı kardeşimiz Salih TURFAN süzme makinasının başında.

Ben nerede miyim? Tabi ki makinenin arkasında magazin bölümünü yapıyorum. Gerçi işin bitmesine yakın işin magazin kısmı aklıma geldi, yoksa bu kareleri sizinle paylaşamıyacaktım. Ayrıca ben de onlar kadar olmasa da epey çalıştım, belimin ağrısı hala geçmedi. Bal tenekelerini görünce belmi ağrısını unutuyorum gerçi, Allah bereket versin.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Arı Allerjisi ve Yapılacaklar

Arı Allerjisi
Hazırlayan: Prof. Dr. A. Fuat Kalyoncu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ABD, Erişkin Alerjisi Ünitesi

Her nedense balını severek yememize rağmen arının kendisini pek sevmeyiz. Etrafımızda uçması genellikle bizi rahatsız eder. Biraz geçmişteki bir sokmanın acı tecrübesi, biraz da içgüdüsel bir korunma olarak yorumlanabilir bu davranış. Arkeolojik kazılar 4000 yıl önce eski Mısır'da arıcılığın yapıldığını ortaya koymuştur. Tarihteki bilinen en eski arı kurbanı MÖ 2641' de ölen Mısır firavunu Menes olup bir yaban arısı sokması sonucu kaybedilmiştir. Ancak eski Mısır dilinde yaban arısı ve su aygırı aynı hiyeroglif şekliyle ifade edildiğinden bazı Eski Mısır uzmanları bu ölümü. su aygırı saldırısına bağlamaktadır. Arıcılık bizde de oldukça eskilere dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nda Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde arıcılığa ilişkin kanunnameler çıkarılmıştır. Yapılan istatistikler bugün ülkemizde toplam kovan sayısının 3.5 milyonu aştığını ve bunun da % 80’inin gezgin arıcılar tarafından dolaştırıldığını ortaya koymaktadır. Böylelikle toplumun her kesiminden kişiler her zaman için her yerde kolayca arı ile karşılaşabilme şansına sahiptir.
Arılar 100.000'den fazla çeşidiyle böcekler aleminin en geniş ailelerinden birini oluşturur. Günümüzde en çok karşılaştığımız ve yazımızın konusu olan tür Hymenoptera ailesidir. Bal ansı ve yaban arısının da dahil olduğu bu tür, koloni olarak yaşar. Koloni; kraliçe an. aslen dişi olan işçi anlar ve esas görevi üreme olan az sayıda erkek anlardan oluşmaktadır.
Arı zehri. hayvanın karın bölümünde bulunan özel bezlerden salgılanır ve iğnesinin dibinde bulunan zehir kesesinde toplanır. Bir kaç günlük yavru anların zehir keseleri genellikle boştur. Buna karşın an büyüdükçe zehir miktar da artar. 20 günlük bir an ömrü boyunca taşıyabileceği zehir miktarını kesesinde toplamıştır. Erişkin bir balansı insanı soktuğunda iğne si ile birlikte bazı iç organları da vücudundan koptuğundan. kendisi de ölmektedir. Ancak bazı yaban arısı türleri sokma esnasında iğnesini bırakmamakta ve bir çok kez sokabilmektedir. Balarısının bir sokuşunda 50 mikrogram, yaban arısının bir sokuşunda ise 5 mikrogram zehir vücuda girer.
Arı sokmasına bağlı görülen alerjik reaksiyonlar zannedildiği kadar sık görülmemektedir. Değişik toplumlarda görülme oranları % 0.4 ile % 5 arasında değişmektedir. Alerjik reaksiyon hemen her yaşta görülmekteyse de en sık 20 yaşından önce karşılaşılır ve erkeklerde iki misli sıktır. Ancak sokma sonucu gelişen alerjik reaksiyonun ciddiyeti yaş ilerledikçe artmaktadır. En sık baş ve boyun bölgesi sokmaları alerji yaratırsa da vücudun her hangi bir yerinin sokulmasıyla da aynı reaksiyon görülebilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde yılda ortalama 50 ölüm bildirilmektedir. Danimarka'da son 20 yılda 26 ölüm bildirilmiştir. Bu 26 ölümün 15'i yaban arısı 9’u ise balarısı sokmasına bağlı olup kalan 2 ölümde arı tipi belirlenememiştir. Ölümlerden 4 tanesi boyun çevresinden sokulma ve larinks ödemi (boğaz içinde şişlik) sonucu. 5 tanesi de ani kalp durması sonucu olmuştur. İsveç'ten de yılda ortalama 2 ölüm bildirilmektedir. Yalnız olarak ölü bulunan ve myokard infarktüsü (kalp krizi) sonucu öldüğü kabul edilen bazı kişilerin de arı sokmasına bağlı ölebileceği düşünülmektedir. Ülkemizde konu ile ilgili sadece tek bir araştırma bulunmaktadır. 1994'te Afyon'un çay ilçesindeki Selüloz fabrikasında yapılan bu araştırmada. fabrikadaki 786 kişinin % 2.6'sı. daha önce arı sokması sonucu anafilaktik şok geçirdiğini bildirmiştir. Buradaki kişilerin %94.5'i hayatlarında en az bir kez arı tarafından sokulmuştur. Son bir yıl içinde sokulma yüzdesi ise % 20.3'dür. Sokulan kişiler hayat boyu ortalama 6 kez sokulmuştur. Buna karşın kişilerin %20'si arı sokmasının ölüm riski taşıdığını bilmemektedir. Ülkemizde zaman zaman gazete haberi olarak bir kişinin arı sokmasına bağlı öldüğü bildirilmektedir. Özellikle kovanı olan kişilerin bu yönden eğitilmeleri büyük önem arz etmektedir.

ARI SOKUNCA NE OLUYOR?
Arının soktuğu herkes önce sokulma yerinde ani ve keskin bir ağrı duyar. daha sonra burası kızarır ve şişer. Bu şişlik genellikle her hangi bir müdahaleye gerek kalmaksızın bir gün içinde kendiliğinden iyileşir. Daha ender olarak sokulan bölgede oluşan şişlik ve ağrı bir haftaya kadar devam edebilir ve tedavi gerektirir. Alerjisi olmayan kişiler aynı anda bir çok arı tarafından sokulursa. ortaya toksik bir tablo da çıkabilir. Bu tablo baş ağrısı. bulantı. kusma. halsizlik, ateş ve havale geçirmekten ölüme kadar gidebilir. Alerjisi olmayan normal bir kişiyi aynı anda ortalama 500 arının sokması, kişinin toksik bir tablodan ölmesi için yeterlidir. Bu durumun çok ender istisnaları bulunmaktadır .

Alerjik kişilerde belirtiler genellikle bir kaç dakika içinde başlar ve ne kadar erken başlarsa şiddeti de o kadar büyüktür. Belirtiler kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Alerjik reaksiyonlar en sık yaygın ürtiker (kurdeşen), kızarıklık ve anjioödem (yaygın şişlik) şeklindedir. Hayatı tehdit edici reaksiyonlar solunum sisteminin (nefes darlığı) ve kardiovasküler sistemin (kalpte ritm bozukluğu, şok) tabloya katıldığı zaman ortaya çıkar. Kalp ve akciğerlerin olaya katılmadığı buna karşın anjioödem denilen doku içi şişliğin boyun ve boğaz bölgesinde yerleştiği durumlarda hayati tehlike bulunur. Ölüm sebebi kardiyovasküler şok ve hipotansiyon (tansiyon düşüklüğü)' dur. Bazı kişilerde barsak spazmı, ishal ve aynı doğum sancısı gibi uterus (rahim) spazmlan da olabilir. An sokmasına bağlı ölümler en çok erişkin yaş grubunda görülmektedir. Bunun da sebebi; erişkinlerin genellikle altta yatan bazı hastalıklarının olması ve bu nedenle ağır bir alerjik şoku kolayca atlatamamaları ve vücutlarının gençlere ve çocuklara göre daha dayanıksız olmasındandır. Amerika'da her yıl bu nedenle ölen yaklaşık 50 kişinin ancak 3-4 tanesi 20 yaşından gençtir. Arı alerjisi olan kişilerin yarısı doktora geldiklerinde daha önceden buna benzer bir olayın hikayesini verirler, hastaların diğer yarısı ise arının ilk sokuşunda alerjik reaksiyon geçirmiştir. Daha önceden arı sokmasına bağlı önemli boyutta bir alerjik reaksiyon geçiren erişkin yaştaki bir kişinin tekrar arı sokarsa hayati tehlike doğurabilecek alerjik durumla karşılaşma riski epey yüksektir.

Çok daha ender olarak an sokması sonrasında beyin kanaması ve ödemi, bazı kan pıhtılaşma bozuklukları, periferik nöropati (sinir hastalığı) , bazı deri reaksiyonları veya serum hastalığı denen önemli bir tablo ortaya, çıkabilir.

TEŞHİS Bal arısı ve yaban arısının zehrindeki antijenler kullanılarak deri ve kan testleri yapılır. Testlerin amacı vücutta bu zehirlere karşı oluşmuş özel İmmünglobün E (İgE) tipinde spesifik antikorların olup olmadığının açığa kavuşturulmasıdır. Eğer hastanın öyküsü ve testleri olayın İgE antikorları ile oluştuğunu gösteriyorsa, immünoterapi gündeme gelebilir.

ÖNLEMLER VE TEDAVİ
Arı alerjisi olan kişilerin uyması gerekli bazı kurallar vardır (Kurallar). Bunun dışında kesin arı alerjisi olan kişiler yanlarında ilk yardım için Adrenalin (epinefrin) bulundurmalıdır. Bu ilaç günümüzde ağızdan alınabilecek sprey veya otomatik enjektör şekliyle bulunmaktadır. Otomatik enjektör acil durumlarda elbise üzerinden dahi kolayca yapılabilmekte, aynı bir dolmakalem gibi olup uç kısmı vücuda bastırıldığında otomatik olarak iğne çıkmakta ve bir dozluk ilaç yine kendiliğinden vücuda verilmektedir. Kendine iğne yapmaktan çekinen kimseler için de aynı bronş astmalı hastaların kullandığı spreyler tipinde, rahatlıkla cepte veya çantada taşınabilen spreyler bulunmaktadır. Bu spreylerden 15-20 defa ağza sıkılması ve emilmesi, bir doz enjektör'e bedel kabul edilmektedir. Ayrıca bu kişiler yanlarında antialerjik tabletler (antihistaminik) de taşımalı ve bu esnada bunları da kullanmalıdır. Ayrıca sokma yerine soğuk tatbiki, ağrı kesiciler ve gerektiğinde kortizonlu ilaçlar da tedavinin diğer kısmını oluşturur. Daha önceden an alerjisi olduğu bilinen kişiler tekrar arı tarafından sokulduğunda antialerjik tablet ve adrenalin' e ek olarak mutlaka yanlarında bulunduracağı tablet şeklindeki kortizonlu ilaçtan da almalıdır (50 mg Prednizolon). Astması olan hastalar bu esnada astma atağına girebilir, bu nedenle yanlarında nefes açıcı spreyleri de bulundurmaları gerekmektedir. Bu önerilen ilk yardım sonrasında kişiler en yakın bir sağlık merkezine başvurmalıdır.
An alerjisi olan kişilerin bir bölümüne bir alerji uzmanının gerekli görmesiyle (laboratuar testleri, yaş durumu, kişinin mesleği arıcılık, çiftçi vs-,altta yatan başka bir hastalığın olması gibi durumlar göz önüne alınarak) İmmünoterapi (İT, aşı tedavisi) başlanabilir. İT'de 1930'lu yıllardan 1970'li yılların sonuna kadar arıların tüm vücut ekstrakt' ları kullanılmış ve 1978'de Baltimore'dan yapılan bir araştırma ile bu yöntemin hiç bir değerinin olmadığı anlaşılmıştır. Günümüzde İT' de sadece standardize arı zehrinden :hazırlanmış ekstraktlar kullanılmakta ve yüksek oranda başarılı sonuçlar alınmaktadır. İT' nin nasıl etki gösterdiği ve ne süre yapılması gerektiği konusu halen tam açıklığa kavuşmamıştır. Genelde deri ve kan testleri ile gösterilen spesifik IgE'nin. bu testlerle tespit edilemez düzeye gelene kadar. İT'ye devam edilmektedir (3-4 yıl). İT esnasında %20-40 hastada çeşitli alerjik reaksiyonlar (bazen hayati tehlike yaratabilen boyutta) görülebileceğinden, injeksiyonlar sadece bir alerji kliniğinde ve alerji uzmanı bir doktor tarafından yapılmalıdır. Aşı tedavisinin en belirgin sonuç verdiği tek durum, an sokmasına bağlı ortaya Çıkan a1erjidir. Arı alerjisi dışındaki astım ve alerjik nezle gibi hastalıklarda aşı tedavisinin yeri son derece tartışmalı olup konu kitabın diğer bölümlerinde ayrıntılı olarak tartışılmıştır.

28 Temmuz 2009 Salı

Ayçiçeği Bölgesindeyim

Arılarımı koyduğum yer.Güney cephesine bakıyor, bölgede etkin olan kuzey rüzgarından arıları koruyor.Çevrede epeyce ayçiçeği var, 1,5 km uzaklıkta tahmini180 kovan, diğer yönde 2 km uzaklıkta 60-70 kovan, aynı yönde 6km uzaklıkta 150 kovan arı var.Bölgedeki ayçiçekleri hepimizede yeter diye düşünüyorum.

Suya yakın olmasına özen gösterildi, çeşmenin uzaklığı takriben 500 metre, çeşmenin yalağına tahta parçaları koyularak arıların boğulmaları önlenmeye çalışıldı.

Arılarla uğraşırken bir tane ağır misafir geldi.Adının ağır olduğuna bakmayın baya hızlı yürüyor. İnsanlardan korku falanda aramayın, belli ki buralar onun bölgesi, hesap sorar edasıyla kovanların çevresinde biraz dolanıp inceleme yaptıktan sonra uzaklaştı.

25-26 Temmuz hafta sonu bal ve polen gelişi vardı ama tatmin edici değil, inşaallah hızlanır. Eğer 15 gün daha aynı giderse zarardayız demektir.

23 Temmuz 2009 Perşembe

Arılarım Afyonkarahisar'da.

Uzun zamandır buraya birşeyler yazamadım. Bu arada epeyce değişiklik oldu; artık arılarım Kemalaşada değil Afyonkarahisar Anıtkaya kasabasında.



İlk önce kekik için dağlık araziye bıraktım, birkaç hafta orada kaldılar.Bal fazla gelmedi ama güzel polen geliyordu ve dolayısıyla güzel yavru yaptı.

13-17 temmuz izin alıp arıların yanında kaldım.İzmirin sıcağından kaçmak güzeldi, akşamları apeyce serin oluyordu, hatta sırtımıza kazak almadan dışarı çıkamıyorduk.Güzel serin bir hafta geçirdim.

Arıların yanına vardığımda baktımki karayel kekikleri kurutmuş, hemen ayçiçeği bölgesine taşıdım. Ayçiçekleri tam açmadı ama yarım yamalakta olsa polen geliyor, taşımasam arılar bana saldıracak.Başka yerleri bilmem ama Afyonkarahisarda rüzgar fazla gibi geldi, arıları rahatsız ediyor.Fotoğraf makinam arızalandığı için resim yükleyemiyorum, ayçiçeği bölgesinden resimleri haftaya yüklerim.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

SÜNNET KOTERİYDİ, ŞİMDİ ÇITA YAPIŞTIRMA ALETİ OLDU

Bu cihaz 1985-1986 yılarında sünnet yapmak için aldığım koter cihazı. 1989 yılında kulanımı yasaklanana kadar epey işe yaramıştı. O zamandan bu yana evde biryerlerde duruyordu.Demekki işe yarayacağı zamanı bekliyormuş. Bundan sonra petekleri çıtaya yapıştırmakta kullanılacak.Hemde voltaj ayarı ve termostatı da var.

07.05.2009 perşembe günü izinliydim, biraz çıta hazırladım. Mahmuzla boşuna uğraşmışız, o kadar kolayki, hiç yorulmadan saatlerce bu işi yapabilirsiniz. Keşke tel gerecek biri bulunsa, işte o iş gerçekten yorucu. Bu arada mutfak tezgahını epey kirletmişim. Önceden balkonda yapardım ama balkonda çalışacak kadar yer yoktu, mecburen mutfakta çalıştım.

Bende tel germe şeklini değiştirdim, geçen yıl bal süzerken çok kırılma yaşamıştım, bakalım bu yıl nasıl olacak.



Öğle saatleri arıların yanına gittiğimde beni bir sürpriz bekliyordu, nasılsınız diye sorayım derken bir baktım bir hareketlilik başladı ve sonucu.


Biraz dinlenmesine müsade edilerek kovana alındı. 3-4 çıta yoğunluğunda bir oğul, eğer izinli olmasaydım uçup gitmişti.

02.05.2009 TARİHLİ BAKIM

02.05.2009 Cumartesi günü arılarımızı ziyaret ettik.


Arı otlarımın durumu.


Arılar çok güzel çalışıyorlar, bir tanesini yakından görüntülemeyi başarabildim.


Bu yıl yağmurların çok olmasıyla bitkiler çok güzel oldu.Arı otları da ilave olunca kat atmaya başladık. 6 adet kovana kat atıldı.


Arılara 6 kovan arı alarak takviye yaptım, arılığın görüntüsü böyle oldu.


Bakım sonrası birazda tarla işi yapmak gerekti. Kemalpaşa'dan aldığım domates fideleri dikilerek can suyu verildi. Poşette olanların tutması daha kolay, onları düşünmüyorum, ama bağ olarak aldığım fideler fire verebilir. Buradan bu yaz en azından tarlada yiyeceğimiz domatesi temin etme şansımız olacak. Hayırlısı, hizmet bizden ürün allahtan.

27 Nisan 2009 Pazartesi

ARI OTLARININ 25.04.2009 TARİHİNDEKİ DURUMU

Cumartesi günü arılarımın bakımını yapıp invert şurubuplarını verdikten sonra tarlayla ilgilenme zamanı grldi.
Arı otlarının durumu kıvamınagelmeye başladı galiba, görüntü süper.
Arılar o kadar yoğun çalışıyorlar ki tarlanın ortasında arı sesinden başka bir ses duyulmuyor.

Bir başka görüntü.



Bal arıları dışında başka cins arılarda beyendiler galiba.
Arı otu polenden çok bal açısından zengin galiba. Perşembe verdiğim şurubun bir kısmı şuruplukta duruyordu. Ayrıca arıları yakından izledim ayaklarında polen görmedim.





21 Nisan 2009 Salı

ARI OTLARIM ÇİÇEK AÇTI VE İLK OĞULUMU ALDIM

Geçtiğimiz haftasonu tarlada biraz temizlik yapmak üzere izinliydim. Memleketten babam gelmişti, onunla beraber çalı, çırpı, yabani üzüm bağı ne varsa güzel bir temizlik yaptık.


Bu arada arı otlarım çiçek açmaya başladı. Arıların keyfi yerinde çiçeklere öyle yoğun konuyarlarki oturup bir süre seyrettim.


Bu da tarlanın genel görünümü. Çiçeklerin tamamı açınca daha güzel olacak herhalde, bekleyelim görelim.


Bu arada tatlı bir gürültünün arkasından arıların önündeki çalının dalında böyle bir güzellik oluştu.Biraz dinlenmelerine müsade edip kovana aldım.3 çıtayı dolduracak yoğunlukta bir kovanım oldu.Ertesi gün yaptığım kontrolde ana arının çiftleşmemiş genç bir ana arı olduğunu gördüm, benim kovanlarımdan böyle bir misafir beklenmiyordu, buda dışarıdan gelen bir oğul olduğunu gösteriyor.

30 Mart 2009 Pazartesi

HAFTASONU ZİYARETİ

Cumartesi günü arılığı ziyaret ettim.Kontrollerimi tamamlayıp şurup verdim. Dışarıdan süper polen geliyor, arıların keyfine diyecek yok, yavru uçurduklarını görünce hemen foroğrafladım. Hava sıcaklığı 20 dereceye yakındı, bundan sonra çalışma zamanı.



Arı bakımından sonra aşılanması gereken kiraz ağaçlarım vardı onları halletim. Bir defa aşı yapılışını görmüştüm, toprak TV sağolsun sayesinde aşı yapmayı da öğrendik.


Pazar günü oy kullanma işini bitirdikten sonra, tarlayla ilgilenme sırası geldi. Zeytin fidanlarının yapraktan gübrelenmesi işni hallettim.Daha sonra resimde görülen hayıtlar temizlendi.
Temizlik sonrası görüntü bu, daha temizlenecek çok yer var. Sonraki haftalarda yabani üzüm bağları temizlenip ilaçla kurutulacak.



Bunlarda arı otlarım, 10-15 güne kadar çiçek açacaklarını düşünüyorum.3000 metrekare arı otu ektim, arı kovanlarının 10 metre önünde hizmet bizden bal onlardan.

24 Mart 2009 Salı

21.03.2009 Cumartesi arılarımın yanındaydım.

Cumartesi günü invert şurubumu alıp soluğu arıların yanında aldım.















Hava resimde de görüldüğü gibi tam ısınamadı, İzmir'de olmamıza rağmen dağlarda kar var.















Arılarımın durumu fena değil, bu kuvvetli kovanlardan birisi.Bunun gibi birkaç tane kovanım var, keşke hepsi böyle olsaydı.















Kovanlarımın büyük çoğunluğu böyle, orta karar yani.















Bir hafta önce kesilmiş olabileceğini düşündüğüm ana arının yumurtalarını gördüm, sevinçliyim. Bunun gibi zayıf sınıfında iki tane kovanım var, bunlara diğer kovanlardan kapalı yavru takviyesi yaparak dengelemeye çalışacağım ama bir süre sonra.















Kayınbiraderim Trabzon'dan ziyarete gelmişti. Hem gezi olsun, hemde bana yardım etsin diye oda benimle geldi. Yedek maske almayı unuttuğum için arıların yanına fazla yaklaşamadı, mangal işini üstlendi.















Yorgunluğun üstüne nar gibi kızarmış sucuk iyi geldi.

23 Mart 2009 Pazartesi

Ben İzmir Kemalpaşa da amatörce arıcılık yapıyorum. Aralık ayında kek hazırlayıp vermiştim.15.03.2009 tarihinde ilk kontrolümü yaptığımda keklerin benim verdiğim gibi durduğunu gördüm.Bereket kovanlarda yeteri kadar bal vardı.On kovan arım var bir tanesinde hiç yumurta yoktu anasını kesmişler, yada ben göremedim.Ona başka kovandan günlük yumurtalı bir çerçeve takviyesi yaptım. Diğer kovanların keyfi gayet yerindeydi, şurup verip kapattım.Umarım bu sezon bütün arıcılarla birlikte benim için de verimli geçer.


Benim arılığın genel görünümü, asırlık iki ve daha genç üç olmak üzere 5 adet çam ağacının altında konumlanmış durumda.


Arılara verdiğim keklerin durumu, çok azı çekilmiş, öylece duruyor, bende dokunmayacağım, bıraktım orada dursun.